Tekrarlayan Düşükler

Çocuk sahibi olma beklentisi içindeki çiftlerin en önemli sorunlarından birisi düşük tehlikesidir. Tekrarlama olasılığı, nedenleri ve bir sonraki gebeliğin sağlıklı geçmesi için neler yapılabileceği yanıtlamaya çalıştığımız sorulardır. Tıptaki baş döndürücü ilerlemeye rağmen, bu konudaki tedavilerin sınırlı olması konunun önemini vurgulamaya yeterlidir.

Dünya Sağlık Örgütü, 500 gram ağırlığın altındaki ( bu, 20-22 haftalık gebeliğe tekabül eder) fetüslerin rahimden atılmasını “kendiliğinden düşük” olarak tanımlar. Bu sınırın konulmasına sebep, bugüne kadar yaşatılmış en küçük bebeğin 450 gr. olmasından kaynaklanmaktadır.

Klinik olarak tesbit edilebilmiş, yani ultrasonda görülebilmiş gebeliklerin %20 kadarında düşük olmaktadır. Bir kez düşük yapmış bir kadının 2.kez üst üste düşük yapma ihtimali, hiç düşük yapmamış bir kadınınkiyle aynıdır. Ancak, iki kez düşük yapan bir kadında bu oran %25’e, 3 kez düşük yapan bir kadında ise 4. kez düşük yapma olasılığı %33’e çıkar. İşte bu nedenlerle, bir kez düşük yapan bir kadını incelemeye almayız, ancak 2 kere üstünde düşük yaparsa, nedenini tesbit edene kadar hamile kalmamalarını öneririz. Ancak, hastalarımızın cesaretlerinin kırılmamasını isteriz, çünkü 3 kez arka arkaya düşük yapmış ve hiçbir tedavi verilmemiş bir hastanın bile sağlıklı bir bebek doğurma şansı %50’dir.

Tekrarlayan düşüklerin büyük bir ksımında bariz sebep bulunamamakla beraber ; hormonal yetersizlik, genetik bozukluklar, rahimle ilgili kusurlar (myom, polip, bölme), antifosfolipid sendromu, pıhtılaşma faktörlerindeki bozulmalar sorumlu görülmektedir. Bazen birkaç sebep bir arada bulunabilir.

Bugün, açıklık getirilmiş bir diğer konu ise toxoplazma, kızamıkçık ve bazı virüslerin düşüğe sebebiyet verebilecekleri, ancak eskiden sanıldığının aksine, tekrarlayan düşüklerden sorumlu olmadıklarıdır.

Düşük yapan bir kadının gönlüne ferahlık getirecek bir konu ise, bunun tabiatın insan neslini koruma amacı ile, yanlış yapılmış, sağlıksız bir organizmanın mükemmel işleyen bir mekanizma ile vücuttan atılması durumu olmasıdır.

Yukarıda sayılanlardan başka, annenin ağır şeker veya tiroid (guatr) hastalığı, plasenta (eş)’nın anormallikleri ve bazı bazı çevresel faktörler (yüksek dozda zararlı kimyasal maddeler, X ışınları) de düşüğe sebep olabilirler. Burada belirtilmesi gereken bir nokta, makul bir doza (5 rad) kadar röntgen ışınının, örneğin basit bir diş veya akciğer veya vücudun herhangi bir başka bölgesinin doktorun önerdiği kadarıyla röntgeninin çekilmesinin düşüğe veya bebekte anormalliğe yol açmadığıdır.

Düşük sebepleri araştırılırken genel vücut muayenesiyle jinekolojik muayene ve ultrasonun yanısıra, rahim filmi, rahim içinden biopsi, eşlerin her ikisinin de genetik (kromozomal) incelemesi, mümkünse düşük parçalarından genetik inceleme, Lupus denilen bağışıklık sistemini bozan hastalığın araştırılması ve diğer bazı kan testleri, kanın pıhtılaşmasını arttıran sebeplerin mevcut olup olmadığının araştırılması gerekir.

Tekrarlayan düşüklerin tedavisinde tesbit edilebilmiş bir sebep varsa, buna yönelik tedavi önerilebilir. Hormon eksikliği, gecikmiş yumurtlamaya bağlı düşüklerde eksiğin yerine konması, yumurtlamanın iyi zamanlanması sağlanabilir. Rahimde bölme veya içeri büyümüş myomlar varsa bunlar ameliyatla tedavi edilebilir. Rahim ağzı yetersizliği varsa, rahim ağzı dikilebilir. Bağışıklık sistemi veya Lupus ile ilgili sorun bulunduğunda, pıhtılaşma sorunu tesbit edilirse heparin denen kan sulandırıcı madde veya kortizonla tedavi bazen denenebilir. Düşüklerin bir kısmında ise sadece bebek aspirini bile uzun süre kullanılırsa faydalı görülmektedir.

Buradan hastalarımıza iletilebilecek en önemli mesaj, bir kez düşük yapan bir kadının hiç mi hiç üzülmemesi gerektiği, ancak iki veya daha fazla düşük yapanların, kendilerinde genetik bir hastalık tesbit edilmemişse gerekli kontrol ve tedavilerini yaptırıp, morallerini bozmadan tekrar hamileliği deneyebilecekleridir.

PAYLAŞ